Güneşin, her daim o bulutların ardından parlayacağını bildiğim gibi, senin bir yerlerde gülümsediği bilmekte benim yaşama sevincim...

26 Ocak 2014 Pazar

Yağmurlu bir kentte, insanların yüz yüze gelmeden sohbet etmeyi tercih ettikleri bir devirde..
Dağların yeşiline, ırmakların mavisine ihtiyaç duyan insanlarız sadece bir avuç. Hayal gücümüz son umudumuz; bütün grilikleri gökkuşağına, bütün betondan yapıları alaçuha dönüştüren. Eskiden insanlar birbirlerinin gözünün içine utandıklarında veya korktuklarında bakamazlarmış ya işte o zamanları özlemle anar olduk; o zamanlar âşıklar aşklarını ifşa edemez de utançlarına sevdiklerinin gözünün içine bakamazmış. Korku dediğime de bakmayın, büyüğümüze saygıdan gözüne dik dik bakamazdık biz. Babalarımız bizim hiçbir olamayacağımız kadar güçlü insanlar, daha yeni yeni bunun boyutlarını idrak edebiliyoruz belki; herkesin içinde “eve ağlayarak gelme, seni şikâyete gelsinler!!“ derdi ama sonra eğilip usulca “hiçbir canlıyı incitme yavrum..” derlerdi. Bazı haylazlar gece geç yatar da annelerini üzerdi. Evdeki herkes yatar da onun işi bitmezdi, anneydi o kadındı… “Erkek dediğin mutfakta değil harmanda boy gösterir” dendi ama biz dinlemedik; belki yardım ettik, belki daha beter ettik ama hiçbir zaman yanında olmaktan vazgeçmedik cennet ayakları altında olandan; anadan, bacıdan. Yemek edep erkân yeridir, ailenin hep beraber oturup yemek yemesidir; kıymetini tek kişilik sofralarda ne ekmeğin ne balın ne kaymağın tadını bulamayınca öğrendik. Dost, arkadaş çok yoktu bizde, en iyisine kardeşim der, omuz omuza sırtlanırdık her şeyi. “Senin yerin ayrı” denmezdi bizde; kendimize bir yer bulabildiysek bu dünyada sıkışır buyur ederdik kardeşimizi de yanımıza.
Büyüdük sandık, her geçen tik-tak da güzel günlere dönmek istedik belki, ama bizi bir sonraki tik-tak için cesaretlendiren kardeşlerimize teşekkürler ve sevdalarımıza; onları unuttum sanmayın. Sadece basit bir durumdu bizimkisi değil mi kardeşlerim? Biz aşkı, sevdayı düşünmedik, üzerine binlerce yorum yapmadık; sevdik biz, sevdalandık…

13 Ocak 2014 Pazartesi

Sen

Odada ki parlak ışığa bakıyorum,

Yıldızsız karanlık gökyüzüne bazen, camdan dışarı..

Sen yoksun hiçbir yerde, ne karanlıkta ne aydınlıkta!
 

Bir film izliyorum bitiyor,

Bir şarkı dinliyorum yenisi başlıyor,


Bittiğimi hissediyorum başlamadan.


Sen yoksun ne başlangıçta ne bitişte!



Sen...gerçekten de yok musun?

Bir düşün nasıl yok olabilirsin..

Ne mantıklı bir açıklamadır seni var eden,

Ne de körü körüne inanmak var olduğuna, elbette haklısın.


Sanki adın gibisin,

Ne görülebilir, ne dokunulabilir.

Ama taşıdığın anlamları düşün,

Herkes için herşey için sadece Sen gereklisin..


Şimdi tekrar düşün nasıl yok olabilirsin.




5 Ocak 2014 Pazar

İçimde bir sıkıntı,
Dünde kalmış da yarına yetişmeye çalışır gibi.
En derinlerde bir uğursuz sessizlik çöreklenmiş,
Ses çıkarsam tek korkum dermansız kalırım diyeymiş..

Ağlayasım vardı herkese herşeye,
Gözyaşlarımda sessizce akıp gittiler,
O zaman ki son kıvılcımı tükettim.


Artık gece sardı beni koyu karanlığına.
Beni kurtacak şafak sökmedikçe birgün,
Ben de kapattım gözlerimi.


Farkettim ki yüreğim ağlamaya başlayalı çok olmuş,
Sokuldum usulca yanına, katışdım göz pınarlarına...
5.1.14